Mor Turizm
Erguvan, Japonya’nın Sakurası gibi geniş kapsamlı turizm etkinliklerine dönüştürülebilir.
Japonya Ulusal Turizm örgütü sadece Mart ve Nisan aylarında Japonya’yı dünyanın farklı ülkelerinden gelen yaklaşık 6 milyon kişinin ziyaret ettiğini ve yaklaşık olarak 6 milyar dolar tutarında ekonomik katkı sağladığını bildiriyor. Buna yerel halkın yoğun katılımı da eklendiğinde işin gerçek boyutu anlaşılabiliyor. Kanzai Üniversitesi toplam katılımcı sayısının 60 milyonun üzerinde olduğunu tahmin ediyor. Peki, bu kısa süreli devasa hareketliliğin nedeni ne? Beyaz-pembe renkli çiçek açan kiraz ağaçları, bilinen adıyla Sakura.
Çok ilginç olduğuna inandığım “Sakura” ya da çiçekleri izleme partileri “Hamani”nin Japonya’nın tarihi, kültürü ve kimliği bağlamında ne denli önemli olduğu konusuna girmeyeceğim. Merak edenler bu bilgilere kolaylıkla ulaşabilirler. Ancak kirazın dünyaya adının kiraz bitkisinin bilimsel adıyla (Cerasus, Kerasus, kerasi) ilişkili olduğu ileri sürülen Giresun ilimizden yayılmış olabileceği gerçeği ile Türkiye’nin dünyanın en başta gelen kiraz üreticisi ülkelerinden biri olduğunun altını çizmeliyim.
Bu yazıyı çalışma odamın penceresinden yaklaşık on gün önce muhteşem mor (erguvan) renkli çiçekleriyle bahçemizi şenlendiren erguvan ağacımıza göz atarak yazıyorum. Erguvan, bir Akdeniz türü olmasına karşın, İstanbul ile anılan mor renkli çiçeklerini tıpkı Sakuralar gibi mart, nisan aylarında yapraklarından önce görünür kılan, botanik kadar kültürel değeri olan bir ağaççık türüdür. Erguvanın kültürel ve sosyal tarihi de en azından Sakura kirazları kadar eski ve ilginçtir. İlginç olan bir başka konu erguvanın sakura ile karşılaştırılamayacak kadar turizmden uzak kalmış olmasıdır.
Kökü Akadca mor rengi ifade eden “argamannu” Aramice “argwana”, Farsça “argavan”, Arapça “ercuvani” Yunanca, porphyra, Latince, Purpura sözcükleriyle ilişkili erguvan aynı zamanda imparatorluk moru olarak da bilinir.
Efsaneye göre erguvan ağacının çiçeklerinin rengi beyazdı, İncil’de sözü edilen bir olay sonucu mora dönüşmüştür. Rivayete göre İsa havarilerinden Yehuda 30 gümüş karşılığı Yahudi Meclisi ile anlaşarak aranmakta olan İsa’yı kucaklayıp öperek işaret eder ve yakalanarak cezalandırılmasına (çarmıha gerilme) neden olur. Daha sonra yaptığından pişman olan ve utanan Yahuda kendini bir erguvan ağacına asarak intihar eder. Utancının derinliği ağacın çiçeklerini de etkiler ve rengi mora, erguvan rengine dönüşür. O gün bu gündür erguvan ağacını çiçekleri mordur.
Bilinen tarihi milatla başlayan erguvan ve mor renk Roma, Bizans ve Osmanlı’da önemli ve etkin bir çiçek ve renk olarak kabul edilmiştir. Örneğin, Roma İmparatoru Diokletianus (244-313) mor renkli ipekli elbiselerin giyilebilme imtiyazını sadece imparatorluk ailesine vermiş, Bizans İmparatorları kendilerini “erguvan kanlı” olarak tanımlamış, mor renkli odalarda doğan çocuklarına “erguvan içinde doğmuş” (porphyrogenitus) unvanı vermişlerdir. Ayasofya’daki mozaiklerde Bizans İmparatorları mor elbiseler içinde gösterilmişlerdir. Aynı durum Osmanlı Sultanları içinde geçerlidir.
Aslında boyama için kullanılan mor renk binlerce deniz kabuklusunun (murex) salgılarından elde edilir. Üretilmesi zor olan bu imparator renginin 1 gramı için 12 bin civarında kabukluya ihtiyaç duyulmakta ve fiyatı altının 20 katını aşabilmektedir. Antik dünyada Sur ya da Trian (antik Finike) moru olarak tanınan bu boyanın ülkemizde Kaş yakınlarındaki Aperlai ve Andriake yerleşimlerindeki atölyelerde üretildiği bilinmektedir.
Hikaye kısaca bu. Büyütme potansiyeli var. İşlemesini bilenin elinde. Japonya’nın Sakura ve Hamani Partileri benzeri, geniş kapsamlı turizm etkinliklerine dönüştürülebilir, dönüştürülmüş olabilirdi. Ne İstanbul Belediyeleri, İstanbul’u erguvan ormanına dönüştürmeyi düşünebilmiş ve ne de turizm kanaat önderleri böyle bir talepte bulunmayı akıl edebilmişlerdir. Bir derneğin çabalarını değerli bulduğumu belirtmeliyim.
Şu günlerde, Isparta, Afyon gibi yörelerimizde kiraz, elma, şeftali, badem bahçelerinin muhteşem çiçekleriyle nefis görünümler sunuyorlar. Bu değerleri turizm aracı olarak görüp değerlendirememe inadını anlamak mümkün değil. Yıllar önce Sicilya adasında kalırken, küçük bir yerleşim yerinde kutlanan “badem çiçeği” festivaline düzenlenen günlük tur bedelinin 400 euro üzerinde olduğuna tanıklık etmiştim.
Erguvan zamanı bir boğaz turuna çıkmanızı öneririm.
Cevapla
Bu içerik için yorum yapmak ister misiniz?Yorum yapmak için çekinmeyin!